20 Şubat 2015 Cuma

Kedici kadınlar ve sokaklarda hayvan görmek istemeyenler...



Ceren'in şu yazısını okuduktan sonra yorum yazayım dedim. Ama baktım ki yorumla olacak gibi değil. Bu konuda kendimle yaşadığım fazlaca ikilem de var. En iyisi blog yazarak içimi dökmek galiba. 

Canım Ceren demiş ki, sokakta kedi köpek olmaz. Hatta pardon düzeltiyorum, "sokakta hayvana karşıyım" demiş. Kimsenin ne düşüneceğine, fikrine müdahale edemem.  

Ama...

Sokakta kedi köpek olmazsa nerede olur? Kedi ve köpeğin doğal yaşam alanı diyebileceğimiz alanlar nereler?

İnsan müdahalesiyle var olmuş hayvanlardan bahsediyoruz. Vahşi ataları olan kurtlardan insan tarafından evcilleştirilmiş köpekler. Ne kedinin doğal yaşam alanı ormanlardır, ne de köpeklerin. Bazı belediyeler köpekleri kurt sanıp, şehir merkezinden aldıkları zavallıları ormanların içine atıveriyorlar ya, hayvanlar açlıktan birbirini yiyor oralarda. Kilometrelerce yürüyüp, açlıktan, yorgunluktan ölüyorlar. 

Sen önce hayvanları alıp, onu onunla, öbürünü berikiyle karıştırıp, kulağı şöyle olsun, kuyruğu böyle olsun, boyu şu kadarcık kalsın, huyu şöyle olsun diye kendin bir tür çıkaracaksın ortaya, sonra da bunlar çok oldu artık, bir kısmını öldürelim, bir kısmını hücrelere kapatalım, insanlar beğensin alsınlar, beğenilmeyenleri itlaf edelim gitsin diyeceksin. Kedi de köpek de, insanla var olan, insanın yaşadığı yerlerde yaşamını sürdüren hayvanlardır. Issız dağ başlarında, ormanlarda ya da çöllerde yaşabilir mi bizim sokak kedileri, köpekleri?

Avrupa'da sokaklarda kedi, köpek göremezmişsiniz öyle diyorlar. Bunun nedeni de adına barınak mı dersiniz, rehabilitasyon merkezi mi dersiniz, toplama kampı mı dersiniz, ne derseniz artık, kediler ve köpekler buralarda tutulur, belli bir süre kimse sahiplenmezse hayvan itlaf edilir. Sokaklarda hayvan görememek iyi bir şey midir o konuda da ikilemdeyim. Bana göre bu dünyayı güzelleştiren hayvanlar olduğu için, onları hayatımın her yerinde görmek isterim. Ceren'in dediği gibi sokaklarda açlık var, insan şiddeti var, trafik var, hastalık var. Ama bu yaşayan her canlı için geçerli değil midir? Neden biz insanlar, başka canlıların hayatları üzerinde bu denli yetkin hissediyoruz kendimizi? Onlar aç kalmasın diye, araba altında ezilmesin diye ya da pisliğin biri işkence etmesin diye sokaklardan toplayıp hapsetmek, öldürmek ne kadar etik?

Belki ben de "kedici kadın" olma yolunda ilerliyorum :) Sokakta yaşayan kedi ve köpek dostlarım var, çantamda onlar için aldığım mamalarla geziyorum. Onların yaşamlarını kolaylaştırmak ve birazcık olsun güzelleştirmek adına elimden gelen şeyi yapmaya çalışıyorum. Evet zor durumlarda yaşamalarını izlemek acı verici, soğuklarda ya da aşırı sıcaklarda perişan olmalarını izlemek kimseye zevk vermez ama onların var olmasından mutluluk duyuyorum. Sokakların onlarsız olması beni mutlu etmez, aksine eksiklik hissederim. 

Bir defa köpek barınağına gittim. Tarif edemeyeceğim duygular yaşadım.  İçim parçalandı sözünün gerçek bir durumu ifade ettiğini anladım, içimden bir şeylerin parça parça koparıldığını hissettim. Birbirlerinin üzerine yatarak ısınmaya çalışan yavru köpek tepecikleri gördüm. Bir zamanlar sevgiliye ya da karne hediyesi olarak çocuklara alınmış ve biraz büyünce sokaklara atılan, bir köşeye çekilmiş ve insana küsmüş cins köpekler, sevilmek için daracık tellerden burunlarını uzatan ve ağlayan, kendini sevdirmek için birbiriyle yarışan köpekler. Benim gördüğüm belki de barınakların en iyi durumda olanlarındandı üstelik. İnternette denk gelmişsinizdir, açlıktan birbirini yiyen köpekler var barınaklarda. Kendi bokları üzerinde yaşamak zorunda bırakılan, birkaç adımlık beton hücrelere kapatılan ve kuru ekmek bulurlarsa karnını doyurabilen zavallılar.  



Köpeklere daha çok üzülüyorum. Kediler minnetsiz hayvanlardır, başlarının çaresine bakarlar, çöplere girer, avlanır, başlarını sokacak yer bulurlar. Köpeklerse koca bedenleriyle itilir, kakılır, çöplere çıkamaz, karınlarını doyuramazlar ve kesinlikle insanlardan daha çok eziyet görürler. Halbuki köpekler gerçekten çok duygusal hayvanlardır, küçücük bir okşama, bir sevgi gösterisi onları çıldırtmaya yeter, sizi tanırlar, peşinizden gelirler, etrafınızda dört dönüp kuyruk sallarlar, o hüzünlü gözlerle masum bakışlar atarlar ki beni en çok vuranı da köpek bakışlarıdır. İçimde inanılmaz bir şefkat patlaması yapar köpek bakışları.


Konudan uzaklaştım sanırım. Sokakta yaşayan kedi ve köpeklere müdahale konusu dediğim gibi beni çok ikilemde bırakan bir konu. Şu an için uygulanan yöntem şöyle; belediyeler sokakta yaşayan kedi ve köpekleri alıp, kısırlaştırıyor, aşılarını yapıp aldığı yere bırakıyor. Bana göre de en olması gereken yöntem budur. Vicdanımı sızlatan tarafı ise, dediğim gibi onların hayatlarına müdahale konusunda kendimizde gördüğümüz bu yetkinlik hissi. Bu his evimi paylaştığım sevgili kedim Üzüm için de geçerli. Ben de onu kısırlaştırdım. Ameliyat sonrası iyileşme sürecinde kendimi çok vicdansız ve çaresiz hissettim. Ona bunu yapmaya hakkım var mı diye düşündüm. Bir yandan da evden çıkmayan bir kedinin cinsel içgüdülerini tatmin edememesi de bir işkence olacak. Üstelik kedilerin ya da köpeklerin insanlardaki gibi "anne olmak isteği" gibi psikolojik bir ihtiyaçları olduğunu düşünmüyorum. Çoğalma içgüdüsüyle otomatik olarak yapılan davranışlar olarak düşünüyorum. Anneliği hissetmiyorlar demiyorum, herhangi bir anne hayvanın yavrusuna olan davranışlarını izlerseniz, ne kadar mükemmel anne olabildiklerine şaşırırsınız. 

Neyse işte, canımı sıkan ve hep çözüm ne diye kendimi sorguladığım konu onları kısırlaştırmak, ya da barınaklara kapatmak ya da itlaf etme hakkını kendimizde görmemiz. Nüfusları çok arttı diye sokaklardan toplayıp öldürdüğümüz hayvanlar karşısında insan nüfusunun durumuna bir bakarsak, hangi canlının nüfusunun dengelenmesi konusunda daha net bir farkındalık yaşayabiliriz. Çünkü bu dünya üzerinde nüfusu arttıkça doğal dengeyi bozan, doğaya uyum sağlayarak yaşamak yerine kendine uydurmaya çalışan, çalıştıkça da her şeyi mahveden tek tür insandır. Doğanın düzeni öyle sistemli bir şekilde işler ki, kendi haline bırakırsanız mükemmel uyumu görürsünüz. Ama olmuyor işte, insan çoğalıyor, çoğaldıkça kaynakları kullanma ve tüketme konusunda şaşmaz bir bencillik sergiliyor ve başka canlıların yaşamlarına olan müdahale hakkı giderek genişliyor.

Çözüm nedir, sokaklarda hayvan görmek istemeyenler mi haklı, kedici kadınlar ve adamlar mı? Bana göre çözüm onlarla yaşayabilmek, bizlerle birlikte yaşamak zorunda olan bu hayvanların yaşamlarını elimizden geldiğince kolaylaştırmak, yardımcı olmak, çünkü bu dünya bizim değil. Bu dünyaya hükmetme ve üstün ırk olarak görme kibirimize rağmen bu dünya sadece bize ait değil. Bunu ya öğreneceğiz ya da kendimizle birlikte tüm canlı yaşamının içine edip, bu güzelim gezegeni yaşanmaz hale sokacağız. Biz insanlar bu dünyanın sahibi değiliz, bizler de diğer hayvanlar gibi dünyadaki yaşam zincirinin bir halkasıyız. 




12 yorum :

  1. Gerçekten de çok haklısınız, elinize sağlık...

    YanıtlaSil
  2. Beni benden aldın,yanıtını bulamadığım, içinden çıkamadığım bir girdabın içine atıverdin sevgili dost. Yanıtını bulamadığım soru şu; neden bazı insanlar dünyadaki yaşam döngüsünde insanın yeri ve yetkinliğini konusunda bencilce düşünürler?Yazdıklarının her bir cümlesine, ana duygusuna, ana fikrine, detayına, tümüne yürekten katılıyorum. Oturup bu konuyu içeren bir yazı yazsaydım, belki farklı cümlelerle ama yüzde yüz örtüşen ifadelerle aynısı olurdu. Zaten mutlaka yazmışımdır bunları. Farklı görüşlere elbette saygı duyarım ancak dünyayı sadece insanlar için yaşanılası bir yer haline getirmek uğruna başka canlıların varlığını, yaşam haklarını göz ardı etmek hiç de insani değil bana göre. Zaten böyle bir şey de olamaz. Tüm canlılar bir şekilde birbirini tamamlar yaşam zincirinde. Susayım artık. Çok güzel anlattığın, örneklerle açıkladığın durumu kendimce tekrar etmeyeyim. Yine de umutsuz olmamalıyız. Hiç hak etmedikleri halde yaşam alanları ellerinden alınıp, binbir çile ile yaşamaya çalışan sokak hayvanlarının, sırtlarından para kazanılmak uğruna işkencelere maruz kalan gösteri hayvanlarının, deney hayvanlarının gerçeğini ve bunun gibi pek çok başka örneği bilen, durumun vehametini anlayan, onlar adına acı çekip mücadele veren insanların ve kuruluşların sayısı gitgide artmakta. Bir de şu var ki, hayvanların varlığına tahammül edemeyenler, bizim gibi düşünen ve hayvanlar için bir şeyler yapmaya çalışan insanların varlığından da rahatsız oluyorlar. Verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dilemiyorum!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ceren kızmasın bana, onu çok seviyorum, hayvan sevgisini de biliyorum, kedici kadın aday adayı Maya'yı da öpüyorum.
      Mevzu Ceren'in yazısı üzerinden başladı ama zaman zaman kendi içimde de yaşadığım ikilemleri de anlatmak istedim. Bazen Üzüm evde yalnız olduğu için üzülüyorum. Onu eve hapsetmiş gibi hissediyorum. Sonra mutlu olduğunu düşünüp, sokak kedilerine üzülüyorum. Hayvanlara karşı duyduğum aşırı sevgi ve şefkat benim acımı acıtıyor çoğu zaman. İzlediklerim, tanık olduklarım, onları yaşamak zorunda bıraktığımız acılar içimi dağlıyor. Kendimi ne kadar anlatabildim, emin değilim ama kimseye karşı bir öfke yazısı değil bu. Sadece keşke diyorum, keşke beraber yaşamayı seçebilsek, keşke onların da bu dünyada aynı bizler gibi yaşam mücadelesi veren canlılar olduğunu kabullenebilsek.
      Güzel yorumun için teşekkür ederim.

      Sil
  3. Kendisi bile kalıcı olmayan dünyaya genlerini kuşaklar boyu aktarma çabasıyla üredikçe üreyen insanoğlu, kendisi dışında kimseye yaşam şansı da vermiyor. Kendinden olana bile o kadar tahammülsüz ki bazılarımız, bu hafta basına bol bol yansıdı:(((

    YanıtlaSil
  4. Kesinlikle katılıyorum. Hayvan sevgisi hem doğuştan gelebilir hem de öğretilebilir bence. Aynı şekilde hayvan sevgisizliği de. Hiç unutmam, geçen sene hamile iken Kalamış çay Bahçesi'nde bir anneanne bir anne bir de ufak 2-3 yaşlarında kızları oturmuş bir şeyler yiyorlardı. Küçük kız gelen kedinin üstüne sandalye sürüyerek kaçırttı. Şok olmuştum. Nasıl olurda bir çocuk bir hayvana sevgi dışında bir duyguyla yaklaşabilir hiç aklım almamıştı. Sonra kaçan kedinin bu sefer anneanne ve annenin olduğu taraftan masaya yaklaştığını görünce cevabımı aldım. Üstüne gazete atan bir anneanne ve garson arkadaşa kediyi şikayet (!) eden bir anne gördükten sonra beni hiç şaşırtmadı.
    Yani iş yine evde, yine ebeveynlerde bitiyor sanki. Herkes kendi annesinden babasından öğrendiğini yapıyor gibi.

    YanıtlaSil
  5. onların doğal alanlarına binalar dikip , evler yapıp sonra onları istememek çok trajikomik gerçekten onların kimseye zararı yo kaksine yararı var cocuklara önce hayvan sevmeyi öğretebilirsek dünyayı güzellik kurtaracak...

    YanıtlaSil
  6. Çooooook doğru yazdıklarınız, ellerinize sağlık. Sokakta hayvan görmek istemeyenlerin zaten evlerinde de hayvanları yok. Ee nerde yaşayacak bu hayvanlar ölümkampı barınaklarda mı? Ayrıca kedici kadın lafındanda çok hazetmiyorum, ayakkabıları çok seven çeşit çeşit ayakkabısı olan bir kadına aykkabıcı kadın denmiyor ama kedileri seven bir kadın kedici kadın diye anılıyor.

    YanıtlaSil
  7. Resmen hislerime, düşüncelerime tercüman olmuşsun canım. Eline, yüreğine sağlık. Çok güzel bir yazı olmuş.
    Fark ettim de, her türlü sorunda iş dönüp dolaşıp insanoğlunun bencilliğine varıyor. Utanıyorum insan olmaktan :(

    YanıtlaSil
  8. Bu bencillikle mücadele etmekten bıktım! Siz kimsiniz ki sokakta hayvan istemiyorsunuz, bu hakkı nasıl kendinizde buluyorsunuz? Ben de yığınla nefret ettiğim tipi görmek istemiyorum hadi atalım şehir dışına, kilitleyelim buz gibi betonlara. Bir canlının yaşam hakkına engel olmak, başka bir canlıya kalmaz. Aslında yazılacak çok şey var ama anlayacak zihniyet istiyorum, merhamet arıyorum. Bulamıyorum!

    YanıtlaSil
  9. Bak bak bel alti vurmussun, yaw benim o yazim hayvan karsiti degildi ki yahu, bak simdi hem de internetsiz ortamdayken ne diyeyim, seni kedici kadin olsan da seviyorum ki :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ceren :) Başta da yazdığım gibi bu sadece sana ya da belli bir düşünceye yazılmış bir yazı değil. Senin yazdığın yazıdan yola çıkarak içimi döktüm diyelim. Ben de seni görmeden tanıyorum ve seviyorum :)

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...