7 Ocak 2014 Salı

Ölüm


Bir yakınımın babası öldü Pazar günü. İlk defa bir cenaze törenine katıldım. Camiye ve mezarlığa gittim. 60 yıllık eşini yitiren bir kadının ve babalarını kaybetmiş koskoca insanların yıkılışını gördüm. En yakınlarınızın, her gününüzü beraber geçirdiğiniz, beraber yediğiniz, içtiğiniz, güldüğünüz, ağladığınız, kavga ettiğiniz, en zor ve en güçsüz anlarına tanıklık ettiğiniz, zaman zaman nefret edip, zaman zaman hayran olduğunuz insanın bir gün, birden yok olması. Artık onu hiç göremeyecek, ona hiç dokunamayacak, onunla hiç konuşamayacak olmak. Hayatınızın bütününü oluşturan bir parçanın kaybolması. Tasavvur edilmesi bile güç bir boşluk. Hayatın, sıradan raylarında aynı hızda akıp giderken, birden rutinin bozulması, raydan çıkıp altüst olmak. Ne zaman döner insan eski rutinine? İnsan birini kaybettikten ne kadar zaman sonra eskisi gibi devam edebilir hayatına? Bunları sorguladım durdum o insanların yıkılmış yüzlerine bakarken.

Yakın çevremden birini kaybetmedim hiç. İlk derece akrabalarımdan birini yani. Bu cenaze, "ölüm" kavramını hayatımın normalleri arasına sokmam gerektiğini hatırlattı. Hepimizin yaşayacağı bir şey ölüm ve ölüm acısı. Ya öleceğiz herkesten önce, ya da birer birer göreceğiz sevdiklerimizin gidişini. Yaşayan herkesin bir gün öleceğini bilsek de, ne kadar zor geliyor değil mi kabullenmesi. Ne kadar yıkıcı bir etkisi oluyor. Ölümü, hayatımızın normalleri arasına koyabilmek mümkün mü? 

İki ablam var birbiriyle senelerdir konuşmayan. İkisi de canım. Onların boktan şeyler yüzünden senelerdir görüşmüyor olması her zaman içimizde yara. Bu cenaze, onları barıştırdı. Olaylar bundan sonra gelişir mi bilemem ama, senelerdir konuşmayan iki ablam sarıldı ya birbirine, o da bir gelişme. En azından şunun farkına vardılar umarım; birbirlerini kaybederlerse yaşayacakları pişmanlık ve acı hiçbir şeye benzemeyecek. 

Caminin avlusunda tabut öylece dururken, mezarlıkta tabuttan çıkarılıp da bembeyaz kefenin üzerine toprak atılırken, insan her şeyin ne kadar da boş olduğunu düşünüyor. Belki yıllar sonra, belki bir dakika sonra, belki uykuda, belki kazada, belki acı çekerek, belki hissetmeden, birden her şey bitecek. Hayat için o uzuuun planlarımızı, ertelediğimiz tüm kararlarımızı, söylemek isteyip de saçma bahaneler bularak söylemediğimiz tüm sözlerimizi alıp gideceğiz ve her şey bitmiş olacak. 

Nasıl normalleştirebilirim ölümü? Kendime tekrar etsem normalleşir mi? 

Annem ölecek...Babam ölecek....Eşim ölecek....Ablam ölecek...Kedim ölecek...Annem ölecek...Babam ölecek....Eşim ölecek....Ablam ölecek...Kedim ölecek...Annem ölecek...Babam ölecek....Eşim ölecek....Ablam ölecek...Kedim ölecek...Annem ölecek...Babam ölecek....Eşim ölecek....Ablam ölecek...Kedim ölecek...

Ben öleceğim...

5 yorum :

  1. Olmuyor işte... Aradan yıllar da geçse hazmedemiyorsunuz... Sadece aklınızın zihninizin derinlerine yerleştiriyorsunuz... Öldüğünü biliyorsunuz ama sanki çok uzaklarda nefes alıyor düşüncesi sürekli sizinle oluyor. Ölüm yıllar geçse de yakışmıyor sevdiklerinize...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olmuyor değil mi... Doldurulamayacak bir boşluk, kocaman bir özlem kalıyordur geriye.

      Sil
    2. Aynen öyle özlem içinizi kavuruyor hatırladıkça... Güzel yazmışsınız yazınızda da... O insan bir daha dokunamayacak olmak sarılamayacak kokusunu duyamayacak olmak... Bu hayatın en acı gerçeği ölüm be

      Sil
  2. Başınız sağolsun diyemem ben insanlara, tuhaf gelir.. O nedenle; mekanı cennet olsun, kalanlara da Allah sabır versin.. Ölüme alışılamıyor ama dediğin doğru, bir ölümler bir de düğünler, insanları yakınlaştırıyor, kırgınları barıştırıyor.. tuhaf.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de hiçbir şey diyemem ölenin yakınlarına. Ne desen boş çünkü. Başın sağolsun ne demek sahi? Ölen öldü boşver, sen yaşıyorsun mu demek :)

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...