19 Ekim 2013 Cumartesi

Bilinç Gökten Düşmedi - Hoimar Von Ditfurth

hoimar von ditfurth

Tanrıya hayvan kanı sunarak kutlanan bir "bayram"ı daha bitirdik. Yine yollardaydık her bayram olduğu gibi. Yarısı eşimin memleketinde yarısı burada. Perşembe günü başlayan başağrım pazartesiye kadar kesintisiz devam ederek bir rekor kırdı. Hiç kesilmeden tam 5 gün. Ağrıkesiciye rağmen. Bugün sabahtan hastaneye gittik. Teşhis migren. Ancak ataklar bu uzunlukta devam ederse ve şiddetlenirse tekrar kontrole gidilecek. Migren atağı için çok uzun bir süreymiş 5 gün. Kısa bir hal-durum izahından sonra gelelim kitaba:

Bu aralar okumaya merak saldığım bir konu; evrim. Bu konuda yazılmış çok da güzel kitaplar var. Yasaklanmadan hepsi alınmalı :) Dawkins'in kolay okunan kitaplarından sonra çekindiğim bir kitaptı ancak en az Dawkins kadar sürükleyici ve kolay okunan, anlaşılabilir bir kitap Bilinç Gökten Düşmedi. Cumhuriyet Kitaplarının Popüler Bilim kategorisindeki kitabımız 528 sayfa. Evet, biraz hacimli. Ama dediğim gibi son derece rahat okunuyor. 

Kullandığımız ürünlerin test aşamalarında ya da bilimsel açıdan, her ne amaçla olursa olsun, masum canlılar üzerinde test yapılması benim vicdanıma sığmıyor ve ahlaken doğru bulmuyorum. Elimden geldiğince de bu tip deneyler yapan firmaların ürünlerinden satın almıyorum. Kitapta bilinç araştırmaları üzerine yapılan hayvan deneylerinden bazı örnekler verilmiş. İçim acıyarak okudum. Başka türlü olamaz mı diye kendi kendime sorguladım. Beyin ve bilinç başka nasıl araştırabilir? Kazalarda beyninin bazı bölgeleri zarar görmüş insanlarda da bilinç üstüne pek çok deney yapılmış. Ama bir tanesi özellikle dikkatimi çekti. Bu da iki yavru kedi üzerinde yapılan bir deneydi. Yeni doğmuş iki yavru kedi, gözleri açıldığı andan itibaren karanlıkta tutuluyor ve günde otuz kırk dakika kadar silindir bir borunun içerisinde tutuluyor. Bir kedinin borusu siyah beyaz yatay çizgilerden, diğeri ise dikey çizgilerden oluşuyor. Günler sonra kediler çıkarıldıklarında sonuç; yatay çizgili silindirde tutulan kedi sadece yatay şekilde duran nesneleri görürken, dikey durumdaki nesneleri görmüyor. Merdiven çıkabiliyorken, ağaca tırmanamıyor. Diğer kedi ise sadece dikey pozisyondaki nesneleri algılıyor. Ve bu durum kesinlikle kalıcı oluyor. Buradan da anlaşılıyor ki, beyin belli bir yeteneği ya da öğretiyi sadece belli bir zaman diliminde algılarsa öğreniyor. Bu süre geçtiği zaman beynin bu kısmı yazılmaya kapalı bir duruma geliyor.  

İlginç bir diğer nokta da evrim perspektifinden bakıldığında bizlerin bir geçiş aşaması formu olduğumuz noktası. Yani bizler hayvan-insan geçiş aşamasını henüz tamamlamamış canlılarız. Beynin yapısına ve gelişim aşamalarına bakarak bunu kanıtlıyor kitap. Ara beynin müdahalesinden kurtulamamış, üst beynin ise kapasitesinin sınırlarını dahi bilmediğimiz bir ara geçiş formu. Bizlerden binlerce yıl sonra canlılar ne durumda olur, kimbilir? Şöyle diyor kitapta;

"Belki de, oldum olası kendimizle ilişkili en tehlikeli yanılgımız, bir akla sahip olduğumuz için bütün öteki canlılardan ilkece ve kökten ayrıldığımız yanılsamasıdır. Ama bütün bunlar, yarım hakikati oluşturan doğrulardır. Hakikatin öteki yarısı, evrim açısından baktığımızda şu halimizle bir geçiş aşamasını temsil ettiğimiz tespitinden oluşmaktadır. Akıl ve mantığa sahip olmamıza rağmen hayvan-insan geçiş alanının ötesine tamamen adım atmış sayılmayız. Dolayısıyla gerek düşüncelerimiz gerekse dünya görüşümüz -öğrenme yeteneğinden yoksun olduğu besbelli, mantıklı düşünmekten aciz, davranış ilkelerini, çok geçmişlerde kalmış bir dünyanın eskimiş gerçekliğine sabit, klişe davranışlarla uyum sağlama alışkanlığından türetmiş -bir beyin bölgesinin kararlarından hala etkilendiğine göre, "insani" olma özelliğinden uzaktır."

Burada bahsedilen beyin bölgesi "ara beyin". Kitapta beynin kısımları olan beyin sapı, ara beyin ve üst beyin aşamaları detaylı incelenmiş, işlevleri ve yaşamımızdaki rolleri üzerinde durulmuş. Birçok şey öğrendiğim bir kitap oldu benim için. Beynimizi ve evrimini merak eden herkesin okumasını tavsiye ederim. 

"Evrim, organizmanın bedensel biçimini başlangıçtan bu yana durmadan geliştirmiş ve adım adım, ortaya çıkan yeni ve özgün durumlara uyarlamıştır. Kuşkusuz hayranlık uyandırıcı, inanılması güç bir şeydir bu. Mutasyon ile seçme ayıklama süreçlerinin bugün bildiğimiz sonsuz çeşitlilikteki yaşama biçimlerini ortaya çıkarması konusunda da söylenecek söz aynıdır. Ama ne olursa olsun, olup bitenin içinde doğaüstü bir gücün müdahalesini aramak boşunadır, her şey "doğal" yollardan gerçekleşmiştir."

"Dünyanın gelişme tarihiyle de özdeş olan evrensel gelişmenin karakteristik niteliği, doğa tarihinin süreci içinde kaçınılmaz şekilde, tabaka üstüne tabaka koyarak hep yeni bir şey doğurmak, ortaya koymak olmuştur. Aynen öyle, tabaka üstüne tabaka koyarak. Katman katman. Ve burada hiçbir şey gökten düşmez. Ne bilinç, ne ruh ne de zeka."

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...