13 Ağustos 2013 Salı

Elalem ne der kaygısı ve tuhaf adetlerimiz



Üff, bir bezginlik geldi üstüme. Tatili de yedik geldik, işe başladık. Eşimin memleketindeydik.    Bence İzmir, kesinlikle Türkiye'nin en yaşanılabilir yeri. Dönüş yolunda ayrı bir mutluluk yaşıyorum. Belkahve'den İzmir'i gördüğüm zaman içim kıpır kıpır ediyor. O Belkahve yolu böyle sık aralıklarla tırtırlanmış ya kayma olmasın diye. Arabayla inerken tır tır tır, tırtır, tırtırtır ediyor. İçim de öyle tırtır ediyor işte :) Ve evim... Evim evim güzel evim. Evim dışında bir yerde kalmayı sevmiyorum. Eşim alınıyor ama bu kişilere ve yerlere özel bir durum değil. Kendi annemin evi ya da başka bir yerler hiç farketmez, evim dışında olmayı sevmiyorum. Bir de kuzucuğumu bırakıp gitmek var. O ayrı bir iç yarası. Ayrı bir özlem. Ablama veriyoruz anahtarı, sağolsun ilgileniyor ama benim aklım hep onda kalıyor tabi. Annesinin kuzusu. Ayrıca İzmir gerçekten başka. İzmir'de yaşamaktan büyük mutluluk duyuyorum. Ayrı bir hoşgörü ortamı var. Herkesin memleketi kendine güzel derler ya, onlar için de İzmir'de yaşamak zor. Onlar da İzmir'i sevmiyorlar. 

Spor salonuna 10 günlük bir ara verdik. Bugün yeniden başlıyoruz. Ama akşamları iş çıkışı gitmek gerçekten zor geliyor insana. Zaten yorulmuşsun, hava vıcık vıcık sıcak. İşten eve gelene kadar 1 saate yakın yolda uykum da gelmiş oluyor. Eve git üstünü değiştir, spor salonuna git. Baya zorluyorum kendimi. Üstelik aç da gidiyoruz. Eve geldiğimizde saat 21:00 civarı oluyor. Eee yemek yedin ettin saat 22:00. O saatte yemek yemek zaten kötü. Başka türlü de ne zaman gidicez, mecbur bu şekilde gidiyoruz. Spor salonunda veremediğim kiloyu eşimin memleketinde verdim :) Canımcım okuyorsan hiç kızma :)  Ama ne yapayım, yemek yiyemedim resmen. Yerde yemek yemek benim için resmen işkence. Dizlerim acıyor, bacaklarım uyuşuyor. İki de bir pozisyon değiştirmeye çalışıyorum. Bu arada zaten 10-12 kişi yendiğinden daracık bir alan kalıyor sana. Yani yediğimden hiçbir şey anlamadım. Aynı sebeplerle tuvalet de sorun. Bi yerken bir de çıkarırken :) büyük ıstıraplar çekiyorum yani. 

Neresi olduğunu söylemiyim de, orda insanlar yemek yemek için yaşıyorlar. Yaşamak için yemek yenir ya normalde. Oralarda bunun tersi. Sürekli yenir mi? Yemek yiyorsun, üstüne tatlı, üstüne meyve, üstüne çay, üstüne kuruyemiş, üstüne dondurma, üstüne bişiler bişiler. Ne varsa artık. Ve sürekli olarak yemek ser, yemek topla, bulaşık yıka, yenilerini hazırla. Misafire de aynı şekilde. Ev görmeye gidilir, gelenlere yemek çıkarılır. Bu gibi ziyaretlerin de binbir çeşidi var ve öyle bir iki kişi gelince bitmiyor. Aylarca devam ediyor. Mesela; ev görmesi, gelin ertesi, bebek görmesi, hastalık ziyareti, cenazeye başsağlığı ziyareti vs.vs. Cenazesi olan eve yemek götürülür mesela burda, orda cenaze evi gelenlere yemek veriyor. Yani hem acınız var, hem de misafir ağırlamak durumundasınız. Kötü bir durum yaa, ben kimseyi görmek istemezdim sanırım o durumda, kaldı ki yemek falan hazırlamak ya da hazırlatmak, zor yani. İnsanlar gelicek yiyip içip gidicekler. Ciddiyim kovalardım :) 

Gelin ertesi denilen işkence metodunu da anlatmak istiyorum :) Evlenen insanın evine ertesi gün falan gidiyorlar valla. Yahu durun adamlar gerdeğe girsin bi :) Bizim buralarda ayıptır yeni evli çiftin evine gitmek. İşte her yerin kendine has görgü kuralları var. Üstelik gelin, bu ziyaretlerde gelinlik giymek zorunda. Ve gelen insanlara kahvaltı ya da yemek hazırlanacak. Kahvaltı dediğimiz de bizim bildiğimiz kahvaltı değilmiş. Patates kızartması, biber dolması ,(asıl yemek sayılan biber dolmasını etli yapıyorlar ve bizim normal bildiğimiz dolmaya onlar "yalancı" diyorlar. kahvaltıda verilen yalancı olanı.) üstüne de tatlısı olacakmış. Yani burdaki gibi koy simiti, peyniri, domatesi olayı değil. O kadar ucuz kurtulamıyorsunuz yani. Her gelenle gelinliği giy çıkar, giy çıkar :) Pijama da değil ki bu anacım, gelinlik. Giymesi bir dert, çıkarması bir dert. Aklın sınırları zorlanıyor. Görümcemin gelin ertesi 1 yıla yakın sürmüş , zaten sonra da bebeği olmuştu. Sonrasında da bebek görme başlamış :) 1 yıl da bebek görme:) Ömrünü yerler valla insanın. Bebek görme olayı da aynısı. Yani bu memlekette kadınlar resmen birbirlerine işkence yapıyorlar. Bilmiyorum belki bana çok yabancı geldiği için, hiç öyle şeyler görmediğim için tuhaf geliyordur. Ama hayır, gerek kayınvalidem, gerek görümcem de kendi adetlerinden şikayetçi. Hem şikayetçi herkes, hem de "aman millet ayıplamasın" diye devam ettiriyorlar. Böyle küçük yerlerde en büyük sorun zaten bu. Elalem ne der kaygısı insanı öldürüyor. 

Ben de tam tersim işte. Elalem ne der beni hiç ilgilendirmiyor. İsteyen istediğini desin, isteyen dilediğini konuşsun. Aklıma uygun olan neyse onu yapar, öyle yaşarım. Herkes de öyle yapsa, hayat bayram olur vallah da billah da. Kasmasak, sınırlamasak birbirimizi, kınamasak, ayıplamasak ne güzel olur. Herkes nasıl mutluysa öyle yaşasın yaa. Bir kere yaşayacağız. Öldün mü bitti işte. Hiç ölmeyecek gibi yaşasak da, bir dakika da kalmış olabilir ömrümüzden, on yıl da. Onun için ne istiyorsan yap kardeşim, nasıl istiyorsan öyle yaşa. Takma elalemi, onu, bunu. Önce kendine baksın elalem. 


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...