11 Mayıs 2013 Cumartesi

Hayvan Çiftliği - George Orwell



     8 ay önce yazmışım en son. O tarihten beri de sayfayı hiç açmadım zaten. Yeniden yazmaya başlamamın sebebi okuduğum birbirinden güzel blog sayfaları. Çok seviyorum blog okumayı, okudukça da özeniyorum. Okunmak için değil de yaşamıma dair kayıt tutma isteği aslında bu sayfa. Okuduğum kitapların, izlediğim filmlerin kaydını tutmak istiyorum. Şimdiye kadar o kadar kitap okudum, o kadar pişmanım ki her biri için bir iki satır yazmadığıma. Şöyle de bir problemim var ki, okuduklarımı kısa sürede unutuyorum. İşte böyle bir kayıt tutarsam kalıcı bir arşivim de olmuş olacak.
     George Orwell'ın iki kitabını aldım fuardan. Biri Hayvan Çiftliği, biri de Bin Dokuz Yüz Seksen Dört. Hayvan Çiftliği kitabın kapağında da yazdığı gibi bir "masal" mı acaba? Masalsı bir dilde anlatılmış siyasi bir taşlama kitabı. Kahramanlarının hayvanlar olduğu, bir çiftlikte yaşayan hayvanların, en zekileri olan domuzlar önderliğinde ayaklanarak çiftliğin yönetimine el koyduğu bir masal.
     Domuz Koca Reis bir gün tüm hayvanları toplar:
     " Yaşadığımız hayat nasıl bir hayattır? Açıkça söylemekten korkmayalım. Şu kısa ömrümüz yoksulluk içinde, sabahtan akşama kadar uğraşıp didinmekle geçip gidiyor. Dünyaya geldikten sonra yaşamımıza yetecek kadar yiyecek verirler, ayakta kalanlarımızı canı çıkana kadar çalıştırırlar, işlerine yaramaz duruma geldiğimizde de korkunç bir acımasızlıkla boğazlarlar. Hayatımız sefillikten, kölelikten başka nedir ki? İnsanlar, emeğimizle ürettiğimizin neredeyse tümünü bizden çalıyorlar. İşte tüm sorunlarımızın yanıtı burada: İnsan. Tek gerçek düşmanımız insandır. İnsan üretmeden tüketen tek yaratıktır. Süt vermez, yumurta yumurtlamaz, sabanı çekecek gücü yoktur. Gene de tüm hayvanların efendisidir. Bu hayatta başımıza gelen tüm kötülüklerin insanların zorbalığından kaynaklandığı gün gibi açık değil mi? Şu insanoğlundan kurtulalım, emeğimizin ürünü bizim olsun"
     der ve kıvılcımı çakar. Hayvanlar ayaklanarak insanları çiftlikten kaçırır ve yönetime el koyar, artık sütleri, yumurtaları, tüm ürünleri kendilerine aittir. Ancak durum bekledikleri gibi gelişmez. Kurnaz ve zeki domuzlar, gitgide zalim insanların yerini alır.
     Kitap Stalin'e ve kurduğu düzene sert bir taşlama niteliğinde. Napolyon adlı domuz Stalin'le özdeşleştirilmiş. Her ne kadar benzetmelerle toplumsal sınıfları anlatsa da, yukarıdaki satırlarda okuduğunuz gibi insanların hayvanlar üzerindeki tahakkümünü de gerçekçi bir biçimde anlatmış. Sadece Stalin dönemi değil, günümüzde de pek çok benzerlikler bulabileceğiniz ayrıntılar var. Domuz Napolyonlar o kadar çok ki.
    Masal anlatımıyla yazılmış bu kitabı bayılarak okudum. Bir günde bitirebileceğiniz kadar kısa bir kitap.


   

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...