17 Mayıs 2013 Cuma

Bin Dokuz Yüz Seksen Dört - George ORWELL

   

   Kapkara bir gelecek tasarımı. Bir karşı ütopya kitabı. 1948'de yazılmış ve çevirmenin önsözünde yazdığı gibi "Orwell'ın kitabı yalnızca geleceğe ilişkin değil, günümüze ilişkin bir yazıdır. Belki de, gelecek şimdi olduğunda artık çok geç olacağına ilişkin bir uyarı."

  Şöyle bir ortamda düşünün kendinizi. Her anınız gözetlenmekte ve dinlenmekte. Evinizde, sokaklarda "tele-ekran" denilen ses ve görüntü alan ekranlar var. En büyük suç düşünce suçu ve en yakınlarınız bile düşünce polisi olabilir. Mimikleriniz, hatta uykunuzda sayıklamanız bile düşünce suçu işlediğinize kanıt sayılabilir. Tarih kitapları ve geçmişe ait tüm belgeler yok edilmiş ve yeniden yazılmakta. Düşünceyi kısıtlamak için, kullanılan dil yeniden düzenleniyor. İnsan kelimelerle düşünüyor ve ne kadar az kelime kullanılırsa o kadar az düşünülür. Sevgi ve cinsellik kavramları da yok edilmiş ve yasaklanmış. Cinsellik sadece devlet kontrolünde ve devlete hizmet edecek bireyler yetiştirmek için kullanıyor. En ufak düşünce suçu sonu gelmeyen işkencelerle cezalandırılıyor. İnsanlar bir gün içinde yok ediliyor, yaşadığına,bir zamanlar var olduğuna dair tüm kayıtlar siliniyor. Kitaptaki şekliyle "buharlaştırılıyor."
     Kitap o kadar mükemmel tasarlanmış detaylarla dolu ki o karanlık ortamı adeta yaşıyorsunuz. Orwell'ın hayalgücüne ve ileri görüşüne hayran kalmamak mümkün değil. Bir an olsun sıkılmadan bitirdiğim bir kitap.
Geçtiğimiz gün bir haber okudum. Tarih kitaplarını yeniden yazacaklarmış büyüklerimiz. Bu kitabı okuduğum günlerde tarih kitaplarıyla ilgili bu haber beni epey korkuttu.  Her gün bir takım istatistiki bilgiler veriliyor. Ekonomimiz şöyle iyi, böyle gelişti. Borçlarımız şu kadardı, bu kadar oldu. Kişi başına şu kadar gelir düşüyor.İyi de neden bu haldeyiz o zaman?? 
   Tarihin yeniden yazıldığı, tüm kayıtların sürekli yenilendiği ve değiştirildiği bir bakanlıkta çalışıyor kahramanımız Winston. Bakanlığın adı yapılan işle birebir zıt "Gerçek Bakanlığı". Bizim de bir Gerçek Bakanlığımız olmasından korkuyorum bu gelişmeleri gördükçe.


Ve işte kitaptan çiziktirdiklerimden ;

- Partinin dünya görüşü onu hiç anlamayan insanlara daha kolay dayatılıyordu. Gerçekliğin en açık biçimde böylelerine kolayca benimsetiliyordu, çünkü kendilerinden istenenin iğrençliğini hiçbir zaman tam olarak kavrayamadıkları gibi, toplumsal olaylarla yeterince ilgilenmedikleri için neler olup bittiğini de göremiyorlardı. Hiçbir şeyi kavrayamadıkları için hiçbir zaman akıllarını kaçırmıyorlardı. Her şeyi yutuyorlar ve hiçbir zarar görmüyorlardı, çünkü tıpkı bir mısır tanesinin bir kuşun bedeninden sindirilmeden geçip gitmesi gibi, yuttuklarından geriye bir şey kalmıyordu.  

-Boş vakit ve güvenlik herkesçe paylaşıldığında, yoksulluğun serseme çevirdiği geniş kitleler okuryazar olacak, kendi başına düşünmeyi öğrenecek, o zaman da hiçbir işe yaramadığını sonunda farkettiği ayrıcaklı azınlığı ortadan kaldıracaktı. Hiyerarşik toplumun varlığı, uzun sürede, ancak yoksulluk ve cehalete yaslanarak sürebilirdi.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...